Bir Tebessüm Peşinde: 31 Mart’ta Muhalefetin Başarı Kriteri Ne Olmalı?

 
Bir Tebessüm Peşinde: 31 Mart’ta Muhalefetin Başarı Kriteri Ne Olmalı? Bir Tebessüm Peşinde: 31 Mart’ta Muhalefetin Başarı Kriteri Ne Olmalı?

2023 seçimlerine -belki de başarısızlık sonucu yıkımın da aynı derece şiddetli olmasına sebebiyet verecek şekilde- çok yüksek bir umut dalgası ile gidildi. 2019 seçimleriyle birlikte AKP’nin yenilmez olduğu algısının kırılması, eski AKP’lilerin -biri popüler ekonomi bakanı, biri eski başbakan olmak üzere- sayısı gittikçe artan biçimde Erdoğan aleyhine siyasi faaliyetlerde bulunması, Arınç gibi hala Erdoğan’ın yanında konumlanmış figürlerin takkeyi öne koyma tiratları, başta kronikleşen enflasyon ile varlığını hayatın her alanında hissettiren derin bir ekonomik kriz ve en sonunda toplumsal travmasının hala devam ettiği deprem… Saydığımız bu faktörler ve unuttuğumuz çok daha fazlası muhalefet bileşenlerine bu seçimin kazanılabilir olduğunu düşündürdü. Bu umut, çeşitli kazıkların üstünde dikiliydi. İşte bu durum, bugün birbiriyle kanlı bıçaklı hale gelmiş siyasi aktörleri ve “tabanlarını”, diyaloga görece açık, siyaseten çok daha “sabırlı” bir noktada tutabildi. 2019’un, seçim öncesi iktidar yanlısı gazetecileri dahi kahkahalara boğan sürpriz başarısının gerisinde kalmak kimse için şaşırtıcı olmayacak. 2023 seçimlerinin muhalefet adına en akılda kalan yönü, bütün iniş ve çıkışlarına rağmen, tarihi bir birliktelik teşebbüsünde bulunabilmesiydi. Peki, ne oldu da 2023 seçimlerine gidilen süreçte, bir araya gelmez denilenler bir araya gelebildi? Örneğin, nasıl oldu da günümüzün DEM partisi ile İyi Parti (resmiyette olmasa bile pratikte) aynı adayın arkasında birleşebildi? Elbette bu soruya farklı perspektiflerden cevap verilebilir; lakin zannımca tüm potansiyel cevapları kapsayan bir yanıt mevcut: Zafer ihtimalinin, kazanmaya yaklaşma hissinin odadaki fil misali bütün siyasi pazarlık masalarına oturmuş olması. Bunlardan belki de en önemlisi, seçimde muhalefet adına “başarı” diyeceğimiz senaryonun adının koyulmamış, tartışılmamış olması. . Bu durum bizi, işbu yazının cevap verme teşebbüsünde bulunacağı temel soruya götürüyor: 1 Nisan sabahı, günün ilk ışıkları önümüzdeki seçim sonuçları ekranını kesmeye başladığı anlarda, “başardık” deme kriterimiz ne olmalı?Bu soruya cevap verebilmek için geçen yıla, muhalefet için kesin bir başarısızlıkla sonuçlanan 2023 seçimlerine dönmek gerekiyor. Dolayısıyla, seçime bu yazı için masa başına oturulan tarih itibariyle 65 gün kalmasına rağmen netleşmemiş birçok detay var. 31 Mart için geri sayım başlamasına rağmen, bilhassa CHP’nin kurultay süreci nedeniyle aday belirleme sürecinin gecikmesi ve Mayıs 2023’ün seçmende yarattığı bıkkınlık dolayısıyla “seçim havasına” henüz giril(e)medi.

Bir Tebessüm Peşinde: 31 Mart’ta Muhalefetin Başarı Kriteri Ne Olmalı?

İşte bu durum, bugün birbiriyle kanlı bıçaklı hale gelmiş siyasi aktörleri ve “tabanlarını”, diyaloga görece açık, siyaseten çok daha “sabırlı” bir noktada tutabildi. 2023 seçimlerinin muhalefet adına en akılda kalan yönü, bütün iniş ve çıkışlarına rağmen, tarihi bir birliktelik teşebbüsünde bulunabilmesiydi. Bu umut, çeşitli kazıkların üstünde dikiliydi. 2019’un, seçim öncesi iktidar yanlısı gazetecileri dahi kahkahalara boğan sürpriz başarısının gerisinde kalmak kimse için şaşırtıcı olmayacak. Peki, ne oldu da 2023 seçimlerine gidilen süreçte, bir araya gelmez denilenler bir araya gelebildi? Örneğin, nasıl oldu da günümüzün DEM partisi ile İyi Parti (resmiyette olmasa bile pratikte) aynı adayın arkasında birleşebildi? Elbette bu soruya farklı perspektiflerden cevap verilebilir; lakin zannımca tüm potansiyel cevapları kapsayan bir yanıt mevcut: Zafer ihtimalinin, kazanmaya yaklaşma hissinin odadaki fil misali bütün siyasi pazarlık masalarına oturmuş olması. Bunlardan belki de en önemlisi, seçimde muhalefet adına “başarı” diyeceğimiz senaryonun adının koyulmamış, tartışılmamış olması. 31 Mart için geri sayım başlamasına rağmen, bilhassa CHP’nin kurultay süreci nedeniyle aday belirleme sürecinin gecikmesi ve Mayıs 2023’ün seçmende yarattığı bıkkınlık dolayısıyla “seçim havasına” henüz giril(e)medi. 2019 seçimleriyle birlikte AKP’nin yenilmez olduğu algısının kırılması, eski AKP’lilerin -biri popüler ekonomi bakanı, biri eski başbakan olmak üzere- sayısı gittikçe artan biçimde Erdoğan aleyhine siyasi faaliyetlerde bulunması, Arınç gibi hala Erdoğan’ın yanında konumlanmış figürlerin takkeyi öne koyma tiratları, başta kronikleşen enflasyon ile varlığını hayatın her alanında hissettiren derin bir ekonomik kriz ve en sonunda toplumsal travmasının hala devam ettiği deprem… Saydığımız bu faktörler ve unuttuğumuz çok daha fazlası muhalefet bileşenlerine bu seçimin kazanılabilir olduğunu düşündürdü. Dolayısıyla, seçime bu yazı için masa başına oturulan tarih itibariyle 65 gün kalmasına rağmen netleşmemiş birçok detay var. . 2023 seçimlerine -belki de başarısızlık sonucu yıkımın da aynı derece şiddetli olmasına sebebiyet verecek şekilde- çok yüksek bir umut dalgası ile gidildi. Bu durum bizi, işbu yazının cevap verme teşebbüsünde bulunacağı temel soruya götürüyor: 1 Nisan sabahı, günün ilk ışıkları önümüzdeki seçim sonuçları ekranını kesmeye başladığı anlarda, “başardık” deme kriterimiz ne olmalı?Bu soruya cevap verebilmek için geçen yıla, muhalefet için kesin bir başarısızlıkla sonuçlanan 2023 seçimlerine dönmek gerekiyor.